İtalya   Gezilecek Yerler   Faydalı Bilgiler   İtalya ile Ticaret   Rezervasyon

 

 

 

Sakin Şehirler

Sade Hayat

Avrupa’da hızla yayılan bir hayat modeli

Sakin Şehirler


Dr. Veli Sırım

 

Sade hayatın huzurunu yakalayan şehirler, yeni bir akımın öncülüğünü yapıyor.

 

 


 

Tarihî bir şato. Onun hemen dibinde çağdaş hayatı sembolize eden beton bina. Önlerinde yavaş ve emin adımlarla ilerleyen bir salyangoz.

Bütün bunlar bir amblemi oluşturan unsurlar ve herbirinin ifade ettiği anlamlar var. Örneğin tarihî şato geçmişi, geçmiş nesillerden miras kalan kültürel değerleri, diğer anlamıyla yitirilen pek çok değeri ifade ediyor. Betonarme bina ise çağdaş medeniyetin sembolü–zevksiz, ruhsuz ve donuk. İnsanlar onun içine girdikçe daha mutsuz oluyor, şehirler beton yığınlarıyla doldukça daha yaşanılmaz oluyor. Birbirinden farklı anlamlar çağrıştıran iki binanın hemen önündeki salyangoz ise belli bir hayat tarzına karşı ciddî bir protestonun ifadesi. Hızlı yaşamanın diğer adı olan “Amerikan tarzı” hayata bir alternatif olarak, hayatı yavaş, tadına vara vara, sükûnet içinde yaşamayı öngören bir sembol. Yemek kültüründen şehir planlamasına kadar herşeyin yavaşlık, sakinlik ve bir de tarihî mirasa saygı prensipleriyle düzenlenmesi gerektiğini anlatıyor. 

Bu tablonun en üstünde ise “CittaSlow” yazılı. İtalyanca ve İngilizce karışımı bir ifade; Türkçe karşılığı “Sakin Şehirler” demek.

Sakin Şehirlerin doğuşu


“Eğer sükûnet bir hareket anlamını taşıyorsa ve kültürel değerlerimize bir katkıda bulunacaksa, ben de başında bulunduğum bakanlığın adını ‘Sükûnet Bakanlığı’ olarak değiştirmek istiyorum.” Bu sözler İtalya Kültür Bakanı Giovanna Melandri’ye ait ve  20 Haziran 2000 tarihinde Roma’da yapılan Sakin Şehirler Hareketinin imza töreninde dile getirildi.

Bu proje için İtalya’daki 32 şehrin idarecileri bir araya geldi ve adını “CittaSlow” (Sakin Şehirler) verdikleri bir projeyi imzaladı. Daha sonra üç İtalyan, bir Alman ve bir Hırvat şehrinin katılımıyla bu sayı 37’ye ulaştı. İmza atanların arasında hareketin öncülüğünü yapan Toscana bölgesinden Greve in Chianti, Umbria bölgesinden Montefalco, katedraller şehri olarak bilinen Orvieto, Ortaçağdan kalma eserleriyle meşhur Todi, Piedmonte bölgesinden Bra, Campania bölgesinden bir sahil kasabası olan Positano gibi ilginç yerleşim yerleri vardı.

Sakin Şehirde bir gün


İtalya’nın Piedmonte Bölgesindeki Bra şehri. Sıradan bir gün. Henüz günün ilk vakitleri. Ama şehirde bir hareketlilik var. Bu hareketliliğin kaynağı yollardaki araçlardan değil. Hareketlilik kaldırımlarda; yürümeye, koşmaya veya bisiklet sürmeye ayırılmış alanlarda. Halkın bir kısmı pek çok türden ağaçlarla yeşillendirilmiş, rengârenk çiçeklerle süslenmiş parklarda oturup arkadaşlarıyla sohbet ediyor. Birbirleriyle karşılaşan insanların dilinden sıcak bir “buon giorno” (günaydın) ifadesi dökülüyor.

Bralılar her sabah kalktıklarında sakin bir şehirde gözlerini açmanın mutluluğunu yaşıyorlar. Sabah yürüyüşünü ve koşusunu yapan insanlar tekrar evlerine dönüp kahvaltılarını aile bireyleriyle yaptıktan sonra yine gönül huzuru içinde işlerine gidiyorlar. Tabiî yine çoğu işyerine yürüyerek veya bisikletiyle gidiyor.

Her iki yanında lavanta ve leylâklar sıralanmış caddelerde tek tük arabaya rastlanıyor. Ancak onlar da klakson çalmamak, çevreyi rahatsız etmemek için elinden geleni yapıyor. Havada lavanta ve leylâk kokusu var.

Cadde ve yol kenarlarında zevksiz reklam panolarından eser yok. En işlek caddelerde dahi dükkânların önlerinde şatafatlı tabelalar, neonlu aydınlatmalar görülmüyor. İnsanlar gösteriş için değil, sadelik için yarışıyorlar burada.

Bra’daki gezintimiz esnasında, görmeye alışık olduğumuz birşeyin daha yokluğunu fark ediyoruz: Hiçbir evin üzerinde, televizyon anteni yok veya çanak anteni yok. Bra, sanki 2002 yılının değil, iki-üç yüz yıl öncesinin şehri. Şehir âdetâ yeniden restore edilmiş ve modern binalar dahi tarihî mirasa uygun hale getirilmiş. Bir de, Bra Belediyesinin katkısıyla pek çok bina, Pietmonte bölgesinde yaygın olan bal rengi sıvalarla kaplanmış. Bu yönü Bra’ya ayrı bir esrarengiz özellik kazandırıyor.

Yine Bra caddelerinde modern şehirlerin iki vazgeçilmezi süpermarket ve fast food lokantalarından eser yok. Bra’lılar alışverişlerini mahalli dükkânlardan veya Bra Belediyesince açılan ve sadece yerli ürünlerin satıldığı mekânlardan yapıyorlar. Üstelik buralarda satılan ürünlerin tamamı organik tarım yöntemleriyle ve ekolojik şartlara uygun olarak üretilmiş. Bra usulü sucuklar, salamlar, el yapımı çikolatalar, kimyasal ilâç veya hormon kullanılmadan üretilen sebze ve meyveler.  İnsanlar aldıkları ürünlerden emin ve gönül rahatlığıyla yiyebiliyor. Üstelik bunu pişirdikleri veya kullandıkları her ürünün Bra patentli olduğunun bilinci içindeler. Bu durum onlar için ayrı bir gurur kaynağı. Bir de yılın belli dönemlerinde gerçekleştirilen ve şehre akın akın turist çeken gıda festivallerini işin içine katarsak, Sakin Şehir olma Bralılara çok şey kazandırıyor.

Bra’da yaygın olarak bulunan yerlerden birisi de peynir imalâthaneleri. Bu yönüyle de Bra şehrinin Sakin Şehir olmanın bir başka nimetinden yararlandığı görülüyor. Son iki yılda şehir idarecilerinin desteğiyle pek çok yere peynir imalâthanesi açıldı. Böylece hem yerli hayvancılığa büyük destek sağlandı, hem de halka taze ve güvenli peynirler sunma imkânı hazırlandı. Daha da önemlisi, peynirciliğe yapılan yatırımlar sayesinde pek çok Bralı genç iş buldu, işsizlikten kurtuldu. Hemen belirtelim, Bra peynirleri kısa zamanda şehrin ve bölgenin sınırlarını aşmış, bütün İtalya’ya dağılmış durumda. Hattâ, yetkililere göre, Avrupa’nın değişik yerlerinden özel siparişler de geliyor.

Bra caddeleri öğle vakti tekrar hareketleniyor. İnsanların bir kısmı evine, bir kısmı da mahallî yemeklerin onlarca çeşidinin sunulduğu lokantalara doğru gidiyor. Özellikle lokantalara yaklaşıldığında lavanta ve leylâk kokularına birbirinden nefis yemeklerin kokuları karışıyor.

Aynı tablo akşam da yaşanıyor bu sakin şehirde. Ancak hareketlilik bu kez gece geç vakitlere kadar devam ediyor. Herkes dostlarıyla bir araya gelme, sohbetler etme, birlikte gezme ve dinlenme fırsatı bulma yarışında.

Sakin Şehir düşüncesinin bütün Bra’lılarca kabul gördüğünün bir diğer  göstergesi de gençler. Daha iki sene öncesine kadar arabalarında, evlerinde veya halka açık yerlerde çok yüksek ses tonuyla müzik dinleyen gençlere artık rastlanmıyor. Galiba Bra’lı gençler de artık sükûnetin eşsiz melodilerine kulak veriyorlar.

Bra Belediyesinin güzel bir uygulaması da kullanılan eşyaların veya ürünlerin geri dönüşümüyle ilgili. Öncelikle çevreye zararsız ve geri dönüşüm özelliği olan ürünlerin üretilmesi veya satılması öngörülüyor. Bunun yanı sıra yeniden ekonomiye kazandırılabilecek atıklar için de şehrin pek çok yerine ayrı kutular yerleştirilmiş. İnsanlar da bu konuda bilinçlendikleri için bu tür atıkları ayrı ayrı poşetlere koyuyorlar. Toplanan atıklar tekrar işlenerek ekonomiye kazandırılıyor.

Paolo Linotti, Turin’de teknolojik danışmanlık yapan özel bir şirketin temsilcisi olarak Bra’da bulunuyor. Büyük şehirlerden gelen pek çok uzman gibi yaptığı tek şey, Bra’nın nasıl olup da bu kadar sakin bir şehir olabildiğini araştırmak. Paolo, Bra’daki gördükleri karşısında tek kelimeyle şaşkına dönmüş. “Sükûnet prensibinin modern şehircilik anlayışına ciddî bir alternatif olduğu gayet açık” derken, içinde yıllarını geçirdiği Turin’i şöyle tanımlıyor: “Herkes koşuşturma içinde, herşey itiş-kakış halde.”

Bra’daki sükûnetin değerini en fazla bilenler ise hiç şüphesiz orta yaşın üstünde olanlar. Bunlardan birisi de ömrünün tamamını bu şehirde geçirmiş olan Bra Belediye Başkan Vekili Bruna Sibille. Bra’nın Sakin Şehirler Hareketine katıldığı son iki yıl içinde yaşanan değişiklikleri bir bir anlattıktan sonra şöyle bağlıyor sözlerini: “Bu bizim için uzun bir süreç. Ancak her geçen gün Bra’yı daha güzel yaşanır yer haline getireceğiz. Bunu başardığımızda ise, dünyanın bütün insanları sakin bir şehirde yaşamak isteyecek ve bütün şehirler birgün Sakin Şehir olacak.”

Sükûnete giden yol mideden geçiyor


Hareketin adında özellikle “slow” (yavaş, sakin) kelimesinin geçmesi tesadüf değil. Bu hareketin en önemli hedefi, az önce belirttiğimiz gibi Amerikan tarzı yaşam ve bu yaşamın en belirgin unsuru insanların bir koşuşturmaca içinde olmasının sembolü olan “fast food”ların ortadan kaldırılması. Bunların yerine ev tarzı yerel yemeklerin konulması ve her geçen gün kaybolan, unutulan yemek kültürünün yeniden canlandırılması.

 

Özellikle yemek kültürünün hareket noktası olmasının bir sebebi var. Fast fooda karşı 1989’da İtalyan aşçıların öncülüğünde başlatılan ve bütün dünyaya hızla yayılan “Slow Food” (Yavaş veya Sakin Beslenme) Hareketi, Sakin Şehirler Hareketinin de temelini teşkil ediyor.

İtalyanlara göre, yeme-içme alışkanlıkları bir toplumun asıl kimliğini yansıtıyor. Bu yüzden bir toplumu yemek kültürünü değiştirmekle herşeyinin değiştirilebileceğine inanıyorlar. Yeme-içme sadece damak tadını etkilemekle kalmıyor; misafirperverliği, karşılıklı sohbet alışkanlıklarını, çeşitli gelenek ve görenekleri zincirleme olarak etkiliyor.

Çeşitli açılardan Sakin Şehirler Hareketi


Sakin Şehirler Hareketine katılmak isteyen bir şehir, Birlik Anlaşma Bildirgesine imza atarak bazı yükümlülüklerin altına giriyor.

Harekete üye şehirler yılda bir kez farklı bir şehirde toplanıyorlar. Bu toplantılarda bir yıl süresince gerçekleştirilen faaliyetler gözden geçiriliyor. Bir sonraki dönemle ilgili uygulamalar planlanıyor. Ayrıca Koordinasyon Komitesi tarafından görevlendirilen uzmanlar yeni üye olan şehirlerin yetkililerine hareketin hedeflerinin ayrıntılı olarak anlatıldığı bir eğitim semineri veriyorlar. Gerektiğinde bu uzmanlar üye şehirlerde tertiplenen konferanslara ve seminerlere katılıp, Sakin Şehir düşüncesini anlatıyorlar.

Sakin bir şehir olmanın yolları


Sakin Şehirler Hareketinin en belirgin özelliği, yerel kimliğin canlandırılması. Bu doğrultuda Sakin Şehirler Hareketinde yerine alan her bir şehir şu kuralları uygulama alanına koyuyor:

Sakin Şehirler Hareketinin ortak logosunun kullanılması.

Bu hareketin temel hedefleriyle doğrudan veya dolaylı olarak uyum içinde çalışmalar yapan veya yapacak olan kamu veya özel kuruluşlara destek sağlanması, yönlendirilmesi ve gerektiğinde her türlü desteğin sağlanması. Ayrıca bu tür faaliyette bulunanların hareketin logosunu kullanmaya teşvik edilmesi.

Şehrin karakteristik özelliklerinin yanı sıra, yaşanan çevrenin korunması, zenginleştirilmesi ve çevreyle iç içe bir şehir hayatının sağlanması için politikalar belirlenmesi. Örneğin, kullanılmış ürünlerin çevreyi kirletmesinin önlenmesi ve ekonomiye yeniden kazandırılmasına yönelik önlemler alınması. Caddeler ve parkların çok çeşitli ağaç türleriyle ve çiçeklerle donatılması.

Şehrin sükûnetini bozan ses ve görüntü kirliliğinin önüne geçilmesi. Örneğin araç trafiğinin, klakson ve alarmların kontrol altına alınması, bunun için elektrikle çalışan taşıtların veya bisiklet kullanımının teşvik edilmesi; binaların üzerindeki televizyon antenlerinin, reklam panolarının, neon ışıklı reklamların kaldırılması.

Şehrin tarihî yapısını koruyacak şekilde altyapı yatırımlarının gerçekleştirilmesi.

Çevre ve şehir yapısının kalitesini artıracak ve geliştirecek teknolojilerin kullanılması.

Yayalar için ayrılan alanların genişletilmesi.

Gıda ürünleri üretiminin tamamen tabiî ve ekolojik yollarla gerçekleştirilmesi için gerekli önlemlerin alınması.

Üretimi her geçen gün azalan mahallî ürünlerin koruma altına alınması, bu ürünlerin üretiminin artması için her türlü teşvikin sağlanması.

İnsanların rahatlıkla geleneksel ürünleri, yiyecekleri temin edebilecekleri, hattâ sohbet için bir araya gelebilecekleri alışveriş mekânlarının, lokantaların veya toplantı yerlerinin tesis edilmesi.

İnsanlara Sakin Şehirler Hareketinin temel prensiplerininin ve düşünce altyapısının her fırsatta anlatılması. Özellikle gençlere ve okul öğrencilerine yönelik eğitim programlarının hayata geçirilmesi.

Sakin Şehirlerin öncüsü: Greve in Chianti


13 bin nüfuslu Greve in Chianti, Sakin Şehirler Hareketinin öncüsü konumunda. Şehrin önde gelenleri yaşadıkları şehri daha yaşanır hale getirmek amacıyla böyle bir girişimde bulunmuşlar ve umduklarının çok ötesinde ilgi görmüşler.

Sakin Şehirler Hareketinin 1999 yılı Ekim ayında gerçekleştirilen toplantısında genel koordinatörlüğe getirililen Greve in Chianti şehrinin Belediye Başkanı Paolo Saturnini, böyle bir hareketi niçin başlattıklarını şöyle anlatıyor:

“Amerikan şehir modeli şehirlerimizi âdetâ istilâ etti ve İtalyan şehirleri tek tip bir görünüme büründü. Biz böyle bir küreselleşmenin önüne geçmek istedik. Yaşanan bir şehirde, idarî mercilere kadar hemen her yerde uygulanması gerekli en doğru hareket tarzı olarak bunu gördük.”

Saturnini’ye göre Sakin Şehirler Hareketinin önündeki en önemli engel fast food restoranlarıydı. Onun belediye başkanı olduğu Greve in Chianti’de yaşanan ilginç mücadele sonucu artık bu şehirde fast food restoranı bulunmuyor. Bakın Saturnini bu mücadelenin seyrini nasıl anlatıyor:

“Ne zaman ki, hem kendi insanımıza, hem de şehrimize gelen misafirlerimize Melbourne’de, Londra’da veya Paris’te yedikleri hamburgeri burada aratmayacak zengin bir mutfak sunduk, işte o zamandan itibaren buralarda fast food restoranlarının tutunamayacağı anlaşıldı. Açık olanlar kapandı, açma niyetinde olanlar da bu düşüncelerinden vazgeçtiler. Çünkü biz insanlara çok zengin ve çok farklı alternatifler sunmuştuk.”

Sakin Şehir Hareki, ikinci yılını henüz doldurmuş durumda. Bu iki yıl içinde, Avrupa’nın 37 kendinde yaşayan insanlar, eski günlerin huzur ve mutluluğunu yakalayabildiler.

Çok uzak bir ihtimal, ama bakarsınız, bir gün biz de birer ikişer o huzur ve mutluluğu yakalamaya başlarız.

- o -

 

Bu yazı Özgür ve Bilge dergisinin Temmuz 2005 sayısında yayınlanmıştır. Bu dergiye ulaşabileceğiniz adres ve telefon numaraları:
Adres: Sanayi Cad. Bilge Sk. No: 2 Yenibosna-İstanbul, Türkiye
Tel: +90 212 551 32 25

 

 


Site içi arama   -   İletişim   -  BLOG

© Copyright 2002-2017 by italyaonline.net - Tüm hakları Saklıdır    -  English