İtalya   Gezilecek Yerler   Faydalı Bilgiler   İtalya ile Ticaret   Rezervasyon

 

 

 

XVI. YÜZYILDA VENEDİK’İN İSTANBUL ELÇİLERİNDEN UNUTULMAZ BİR İSİM:

ANDREA GRİTTİ

 

Ecz. Emel ALTAN EGE


 

Yerleşik elçilikler ve elçilik sarayları, Ortaçağ’da İtalyanlar tarafından oluşturulmuş kurumlardır. Elçiler aracılığıyla, diplomatik hizmet ve ilişkide bulunulan ülkelerle ilgili bilgiler toplama fikri ilk kez Venedik ve Cenova’dan çıkmıştır. Bir başka ülkeye daimi ikamet eden elçiler göndermek ve buralarda onların ikameti için saraylar yaptırmak da Venedikliler tarafından gerçekleştirilmiştir. 13.y.y.’dan itibaren Venedik’in İstanbul’da daimi ikamet eden elçileri vardı. Venedikliler, ilişki içinde oldukları ülkelerin başkentlerine gönderdikleri elçiler dışında, diğer önemli şehirlerinde de konsolosluklar açarlardı. Daha çok Padova Üniversitesi’nde eğitim almış kişiler arasından seçilen elçiler ve konsoloslar, gittikleri ülkenin dilini, geleneklerini, önemli kişilerini gayet iyi bilirler ve tanırlardı. Edindikleri bilgileri de (Osmanlıca: Sefaretname, İtalyanca: Relazione adı verilen) raporlar halinde düzenleyip, Venedik Senatosu’na törenle sunarlardı. Elçilerin raporlarını senatoda okumaları Venedik sosyal yaşantısı içinde çok önem verilen bir olaydı. O nedenle, her biri ihtişamlı törenlere dönüşürdü. Elçiler, İstanbul’da padişaha takdim edilirken de muhteşem törenler yapılırdı. Büyük ihtimalle, Venedik’teki törenler İstanbul’daki törenler örnek alınarak ortaya çıkmıştır. Çünkü oldukça benzerlik taşırlar. Gerek Venedik’te, gerekse İstanbul’da yapılan bu göz kamaştırıcı törenler, kimi zaman ressamların eserlerine de yansımıştır. Ayrıca bu raporlar bir edebiyat türü sayıldığından ayrı bir değere de sahipti. Yabancı devletlerin daha detaylı tanınmasına, diğer büyük devletlerin yöneticileri hakkında etraflıca bilgi edinilmesine, bu ülkelerde yaşayan halkın günlük yaşamının derinlemesine bilinmesine imkan sağlayan elçilik raporları, içerdikleri siyasi, askeri ve  sosyal bilgilerin değeri nedeniyle kimi zaman diğer bazı devletler tarafından satın bile alınmıştı. Bir dönem gizli gizli ele geçirilmeye çalışılan askeri bilgiler, daha sonra Osmanlılar tarafından güçlerini göstermesi maksadıyla elçilere özellikle verilmişti.  1589’dan itibaren Venedik elçilik raporları, “Siyaset Hazinesi” yani “Tesoro Politico” adıyla basılıp dağıtılmaya başlanmıştı. 1595 ile 1598 arasında Bologna’da, 1600’de de Milano’da basılan ve çok iyi bir gözlemle, iyi birer edebiyat metni olarak yazılmış olan bu raporlar Avrupa’daki tüm aydın kesimin ilgisini çekince Latince ve Fransızca’ya da çevrilerek basılmıştır.

 

1503-1641 Yılları arasında, elçi trafiğinin en yoğun yaşandığı dönemde, Venedik’ten İstanbul’a tam 39 elçi gitmişti. Aynı dönemde, Vatikan’a 27, Fransa’ya 23, Avusturya ve İspanya’ya 18’er elçi gönderildiği düşünülürse Venedik – İstanbul arasındaki ilişkinin önemi ortaya çıkar. İstanbul’da  görev yapmak, Venedik elçileri için Venedik’e dönüşlerinde,daha üst kademe devlet görevi fırsatı demekti. İstanbul elçilerinin, görev bitiminde Venedik’te dük seçilmeleri de bir gelenek olmuştu. Bu elçilerden  ikisi ise bu imkanı bulamadı. Andrea Dandalo devlet görevinden çekilme kararı aldı. Girolamo Lippomano da görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle Senato’da yargılanacağını öğrenince, dönüş yolunda kendini denize attı.

 

1503-1641 Yılları arasında, İstanbul’da görev yapmış olan Venedik elçilerinin sunduğu raporlar tarihçi Lucette Valensi tarafından incelenmiştir. Bunlar üzerine yazarın kaleme aldığı inceleme Türkçe’de Bağlam Yayıncılık’tan Venedik ve Bab-ı Ali / Despot’un Doğuşu adıyla Kasım’1994’de yayınlandı. Venedik elçilik raporları arasında en ünlüleri, kuşkusuz Marcantonio Barbaro ile Andrea Gritti’ninkilerdir. Barbaro’nun raporu edebi açıdan oldukça değerlidir. Günümüze kadar gelen ve Lucette Valensi tarafından incelenmiş olan ilk elçilik raporu ise Andrea Gritti’ye aittir. Venedik Senatosu’nda okunmuş olan İstanbul elçilik raporlarının bir listesini şöyle sıralayabiliriz:

 

 

Andrea Gritti: 1503

Antonio Giustiniani: 1514

Alvise Mocenigo: 1518

Bartalomeo Contarini: 1519

Marco Minio: 1522

Pietro Zen: 1524

Pietro Bragadin: 1526

Marco Minio: 1527

Pietro Zen: 1530

Danielo Ludovisi: 1534

Bernardo Navagero: 1553

Domenico Trevisano: 1554

Antonio Erizzo: 1557

Antonio Barbarigo: 1558

Marino Cavalli: 1560

Andrea Dandolo: 1562

Marcantonio Donini: 1562

Daniele Barbarigo: 1564

Luigi Bonrizzo: 1565

Jacopo Ragazzoni: 1571

Marcantonio Barbaro: 1573

Andrea Badoaro: 1573

Constantino Garzoni: 1573

Vicenzo Alessandri: 1574

Antonio Tiepolo: 1576

Giocomo Soranzo: 1576

Maffeo Venier: 1579

Giocomo Soranzo: 1581

Paolo Contarini: 1583

Gianfrancesco Morosini: 1585

Giovanni Michiel: 1587

Maffeo Venier: 1587

Giovanni Moro: 1590

Lorenzo Bernardo: 1592

Matteo Zane: 1594

Leonardo Dona: 1596

Nani  ..........: 1603

Ottavio Bon: 1604

........ Contarini: 1612

Cristoforo Valier: 1616

Francesco Contarini: 1621

Giovanni Cappello: 1634

Carlo Contarini: 1636

Carlo Contarini: 1641

Pietro Foscarini: 1637

Pietro Foscarini: 1641

........... Quirini: 1676

...........Morosini: 1680

.......... Civrano: 1682

......... Donado: 1684

 

Andrea Gritti’nin elçilik raporunun Senato’da okunması dört saat sürmüştür. Leonardo Dona’nınkinin ise daha uzun bir sürede okunabildiğini belirtilmiştir.

1524’ten sonra, elçiler raporlarının okunmasının ardından el yazısı olan bu metinleri Senato’ya teslim etmişlerdir.

 

Osmanlılar, İstanbul’a gelen Venedik elçilerine BALYOS derlerdi. Bu kelime, İtalyanca’da “elçi” anlamına gelen BAILO kelimesinden gelir. İstanbul’da yaşayan yurttaşlarının can ve mal güvenliği ile de ilgilenen Venedik elçilerinin İstanbul’da iki tane ikametgahı olmuştur. İlki, Haliç girişinde Fener adıyla bilinen semtte bulunan bir ahşap konaktı. Bahçekapı’ya kadar uzanan bölgede büyük bir Venedik kolonisi yaşardı. Elçilik konağının bulunduğu mahalle, 15.y.y. kayıtlarında “Aslanlı Ev Mahallesi” olarak yer alır. Nedeni, Venedik bayrağında bulunan San Marco’nun kanatlı aslan figürüdür. Ayrıca, konağın önünde, aynı figürün bir heykelinin bulunduğunu düşünmek de mümkündür, ama bu konuda şu an bir belge yoktur. Bu mahalle, ayrıca “Venedik Lonca Mahallesi” olarak da bilinirdi. Venedik elçisinin ikametine ayrılmış bu ahşap yapının büyük bir yangının ardından yok olduğu varsayılıyor. 16. y.y.da, Beyoğlu’da yeni bir saray inşa edildi. Venedik elçiliği bu taş binaya taşındı. Önceki adı Pera olan bu semtin Beyoğlu olarak anılmasının Andrea Gritti ile bağlantılı olduğu düşünülür.

 

Andrea Gritti, gençlik yıllarında İngiltere, Fransa, İspanya’da görev yapmış olan dedesi elçi Triadan ile birlikte bu ülkeleri dolaşarak diplomatik tecrübe kazanmıştı. Eğitimli, soylu ve ticareti iyi bilen kişiler arasından seçilen Venedik elçilerinin entelektüel açıdan en dikkat çekenlerinden biri olan Gritti, İtalyanca dışında Yunanca ve Türkçe dahil, tam 6 dil konuşabiliyordu. Döneminin en önemli sanat hamilerinden biri olan Gritti, ünlü mimar Sansovino’yu himayesine almış, onunla çok yakın dost olmuş, Tiziano’ya bir portresini yaptırmış ve müzikle yakından ilgilenmiştir. Uzun boylu, hoş, oldukça da yakışıklı olan Gritti, Padova Üniversitesi’nde felsefe eğitimi görmüştü. İstanbul’a 1497 yılında gelmiş, ticareti burada öğrenmişti. 1498’de Osmanlı ile Venedik arasında, Akdeniz’de sorunlar yaşanırken, Osmanlı’nın genel durumu ile ilgili şifreli mektuplar yazıp Venedik hükümetine bilgi göndermeye başladı. Başvezir Hersekli Ahmet Paşa ile kurduğu yakın dostluk sayesinde sarayda yaşanan gelişmelerden haberi oluyordu. Ayrıca İstanbul’da çok renkli bir hayat sürmekteydi. Venedik dükü Andrea Vendramin’in yeğeni olan karısı, yegane meşru çocuğu olan Francesco’yu doğururken ölmüştü. Gritti kadınlara düşkünlüğü ile tanınırdı. İstanbul’da üç ayrı kadından (kadınların Rum olması muhtemel) Giorgio, Lorenzo ve Alvise adlı üç oğlu daha olmuştu. 1499’da Osmanlılarla Venedik arasında savaş patlak verdiğinde, Gritti’nin Venedikli komutanlara Osmanlı askeri gücü ile ilgili bilgiler sızdırdığından şüphe edilmeye başlandı. 1499 Yazında, şifreli mektuplarını taşıyan adamı yakalandı ve idam edildi. Ardından, 16 Venedikli tüccarla beraber, 1500 yılı Nisan ayında Gritti de hapse atıldı. Saraydaki dostları sayesinde, 1501’de kefaletle serbest bırakıldı. 1502 Martında bir tekneyle ve yaklaşık iki aylık bir yolculuktan sonra Venedik’e döndü. Burada, Osmanlı Venedik barış görüşmelerine katıldı. 1503’te Venedik’i temsilen, resmi elçi sıfatıyla İstanbul’a geldi ve Osmanlılarla barış anlaşmasını imzaladı. İşte, ünlü sefaretnamesini de bu görevinden Venedik’e dönerken hazırlamış ve senatoya sunmuştu. Sefaretnamede, Başvezir Hersekli Ahmet Paşa ile olduğu kadar Sultan I.Bayezid ile de yakınlıklarından söz etmiştir.

 

Gritti, İstanbul’daki elçilik görevinden Venedik’e dönünce, 1509’da San Marco Prokuratörü(Haznedar) seçilmişti. Aynı yıl, Venedik kuvvetlerine komuta ederek birliklerini Padova’dan harekete geçirmiş ve 1512’de Brescia’yı Fransızlardan geri almayı başararak, güçlü bir general olduğunu da kanıtlamıştı. Tüm başarılarının ardından, 20 Mayıs 1523’te dük seçilen Gritti’nin gayrımeşru oğulları da İstanbul’dan Venedik’e gelmişti. Ancak, Giorgio burada mutlu olamayacağını anlayıp, malını mülkünü satarak bir daha geri dönmemek üzere Venedik’ten ayrılıp İstanbul’a yerleşmişti. Kayıtlarda Lorenzo’dan hiç söz edilmiyor. Alvise ise Venedik’te ve Padova Üniversitesi’nde eğitim gördükten sonra, Giorgio gibi İstanbul’a yerleşmeyi tercih etmişti. Pera’yı Beyoğlu yapanın Andrea Gritti’nin bu oğlu olduğu düşünülür. Elçiliğin bu semte taşınmasının ardından, İstanbul’da yaşayan Venedik asilzadeleri de hızla bölgeye yerleşmeye başlayıp, buraya kendi kültürlerinin damgasını vurmuşlardı. Bir kaynakta, “Beyoğlu o günlerde İtalyan Rönesansının Doğu Akdeniz şubesi gibiydi” denir. Beyoğlu, bir anlamda asilzade demektir. Gritti gibi dikkat çekici bir yaşam süren Venedik soylusunun, gayrımeşru da olsa, oğlu için  “beyoğlu” denmiş olması şaşırtıcı gözükmüyor. Alvise’nin Beyoğlu sokaklarından her geçişinde arkasından “beyoğlu geliyor” ya da “beyoğlu geçiyor” gibi konuşulmuş olması da yadırganacak bir durum değil. Alvise, sadece babasının ismiyle ünlenmiş bir kişilik değildir. O da babası gibi Osmanlı sarayı ile yakından ilgilidir ve Başvezir İbrahim Paşa ile sıkı bir dostluk kurmuştur. Alvise, İtalya’da almış olduğu eğitimle bağlantılı olarak, Paşa’nın da yardımıyla Kanuni Sultan Süleyman’ın mücevhercibaşı olarak saraya yerleşmeyi başarmıştı. Bu sayede büyük bir servete de kavuşan Alvise’nin konumu Venedik dükü seçilmiş olan Andrea Gritti’yi çok zor duruma sokmuştu. Akdeniz’de Osmanlılarla Venedikliler arasında yaşanmakta olan sıcak gelişmelerde Venedik dükünün gayrımeşru da olsa bir oğlunun Osmanlı sarayında çok önemli bir görevde bulunması Venedikliler arasında huzursuzluk yaratmıştı. Halk, Gritti’nin dükalık görevine son verilmesini isteyecek kadar ileri gitmişti. Bu, sık olmasa da yaşanmamış bir durum değildi. 17 Nisan 1355’te dük Marino Faliero ihanetle suçlanarak sadece sekiz ay önce, büyük törenlerle dükalık tacını giydiği Dükler Sarayı’nın merdivenlerinde başı kesilmek suretiyle idam edilmişti. 15 Nisan 1423’te Venedik dükü seçilen Francesco Foscari de müsrifliği yüzünden huzursuzluk yaratmış, rüşvet skandalları nedeniyle yargılanıp Girit’e sürgün edilen oğlunun Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet’ten yardım istemesiyle de kendisinden tacı geri alınmıştı. Foscari, 23 Ekim 1457’de sarayı terk edip gitmek zorunda bırakılmıştı. Bu nedenlerle, Andrea Gritti Venedik’te sıkıntılar yaşarken, Alvise 1528’de Osmanlı ordusuyla beraber Macaristan Seferi’ne çıktı, Viyana Kuşatması’na katıldı. Andrea Gritti artık “Türk’ün yaltakçısı” olarak anılır olmuştu. Üçbin kişilik ordunun başındaki  saray erkanından biri olan Alvise, 1534’de isyancılar tarafından başı kesilerek öldürüldüğünde, konumunun yarattığı tüm sıkıntılara rağmen, Andrea Gritti’yi, 1506’da ölen meşru oğlu Francesco’dan çok daha fazla sarsmıştı. Gritti, her şeye rağmen tantanalı bir hayat yaşamaktan asla vazgeçmedi. Değişik kadınlarla ilişkiye girip, yeniden çocuk sahibi olmaya devam etti. Aşırı yeme içme zevki sonunda hayatına mal oldu. Her Noel kutlamasında yılan balığı kızartması yemek Venedik’te bir gelenekti. Ama, 28 Aralık 1538 gecesi, ailesine ait Palazzo Gritti’de aşırı miktarda yılan balığı kızartması yiyen 84 yaşındaki dük Andrea Gritti, bu yüzden öldü.

 

Gritti’nin bir heykeli, Osmanlı ile ilişkilerde oynadığı önemli rol nedeniyle, Dükler Sarayı’nın Piazetta’ya bakan ve onun dükalığı döneminde, 1536’da dış süslemeleri yapılmış olan cephesindeki balkonun üzerine yerleştirildi.

 

Bu çok renkli hayatı, İstanbul’da bıraktığı evlatları, Osmanlı sarayındaki dostları, Venedik Osmanlı ilişkilerindeki rolüyle Andrea Gritti, gerek Venedik, gerek Osmanlı tarihinin en unutulmaz isimlerinden biri olmuştur.

 


Emel ALTAN EGE  -  7 Mart 2003

  

 

Bu makale Sayın Emel Altan Ege tarafından sitemizde yayınlanması amacıyla ItalyaOnline.Net'e yollanmıştır.

Kendisine teşekkür ederiz.