uzakta belli belirsiz Santa Maria della Salute
siliueti. Bir güvercin yorgun kanatlarını dinlendirmek icin kanalda, üzerine
konacağı bir “palo” arıyor. Tıpkı Venediklilerin evlerini kondurmak için
balçık zemine bir bir çaktıkları kazıkları asırlar önce Cadore’nin yemyeşil
ormanlarında aradıkları gibi...
Kimbilir kaçıncı kez geliyorum bu muhteşem
masal kentine. Ama bu kez biraz daha farklı heyecanlar içindeyim; Karnaval
coşkusunu bir Venedikli gibi yaşamaya geldim. Birazdan, kentin ara
sokaklarını dolduran maskeci ve kostümcülerden maskemi almaya ve kostümümü
kiralamaya gideceğim. Bu yıl kim olacağımı henüz ben de bilemiyorum. Galiba,
en iyisi yine bir Venedik prensesi olmak... 1077’de, Venedik Doç’u Selvo ile
evlenip Bizans sarayının ihtişamını Venedik’e taşırken, buranın o dönem
geleneklerine uygun olarak elle yemek yemek yerine, som altından iki dişli
uzunca bir aleti yani çatalı kullandığı için Venedikliler tarafından
garipsenen doğulu prenses Teodora gibi, kolları ve bedeni abartılı
dantellerle süslü bir kıyafet seçmeliyim önce. Odamda altın varakla süslü
kocaman antika aynanın karşısında hayallere dalıyorum. Artık kendimi gerçek
bir Venedikli gibi hissediyorum...
Bu kentin garip bir büyüsü var. Sularda dalga
dalga yansıyanlar mı gerçek, yoksa yüzyıllardır ayakta kalan bu güzelim
binalar mı rüya, bir türlü ayrımına varamıyorum. Geçmişle güncel, düşle
gerçek... hepsi birbirine karışıyor. 14.y.y.dan kalma bu saray-otelin yüksek
tavanlı küçük odasında Büyük Kanal’ı izlerken karşıdaki Mocenigo Sarayı’nın
geniş balkonunda Byron’u görür gibi oluyorum. Don Juan’ın finalini yazarken
yaptığı gibi, çıkıp atlayıversin kanalın karanlık sularına diye boşuna
bekliyorum.
Dorsoduro’da henüz sokaklar fazla kalabalık
değil. San Barnaba Meydanı’ndan Toletta yoluyla Akademia’ya giderken akşamki
konserlerin biletlerini satmaya çalışan Ortaçağ kostümleriyle donanmış
gençlerle selamlaşıyoruz. Üzerlerindekiler yıllardır giyilmekten hayli
yıpranmış olsa da, görüntüleri zaman kavramını yitirmeme neden oluyor. Zaten
burada zaman Ortaçağ’da donmuş gibi. O günlerden bugüne değişen tek şey,
“vaporetto”ların motor sesi, binalar hep aynı. Küçük kanalların hareketsiz
sularında onların yansımalarını izleyerek yürüyorum. Akademia Köprüsü’nü
geçerken heyecanım artıyor. Saatler ilerledikçe, o daracık sokaklarda
salınarak dolaşan maskeli ve kostümlü insanların sayısı da artıyor. San
Marco Meydanı yavaş yavaş hareketleniyor. Yüzyıllardır değişmeyen konukları,
güvercinler çoktan yerlerinin almış bile. Kendilerine mısır taneleri atıp
hatıra fotoğrafı çektirecek kalabalık turist guruplarının gelmesini
bekliyorlar.
Sis dağıldı, güneş pamuk yığınları misali
bulutların arasından yüzünü göstermeye çabalıyor. Cafe Florian’la Quadri’de
de telaş başlamış, masalar hazırlanıyor özenle. Müdavimler sabah
gazetelerini okuyup kahvelerini yudumlamaya gelirler birazdan. Yalnız bir
farkla; üzerlerinde hergün görmeye alıştığımız günlük giysilerin yerini her
biri birer sanat eserine dönüşmüş emsalsiz maskelerle, şatafatlı kostümler
alarak...
Leoncini’den geçip küçük köprüyü aşarak
yıllardır bir müze gibi ziyaret ettiğim o gösterişli dükkana ulaşıyorum.
Şimdi en zoru, yüzlerce kostüm arasından birini seçmek.
Dönüşte, Merceria’dan geçip Torre
dell’Orologio yani Saat Kulesi’nin önüne çıkıyorum. Sihirli bir değnekle
külkedisinden prensese dönüşmüş gibiyim; üzerimde kat kat dantellerle ve
incilerle süslü ağır saten bir kostüm, taşımakta hayli zorlandığım kocaman
bir peruk ve yüzümü kapatan pembe çiçekli bir maskem var.
Birazdan Venedik’in o masalsı atmosferi daha
da renklenecek. San Marco Meydanı’nda yaz kış her akşam üzeri yankılanan
müziğin ritmi daha bir çoşkulu olacak. On günlük Karnaval, yıl boyu bu
dönemi heyecanla bekleyen çılgın kalabalığın muhteşem kıyafetleriyle, zaten
Ortaçağ’dan beri zarif bir ihişam sergileyen sarayların, kiliselerin,
köprülerin ve en önemlisi bu meydanın o büyülü atmosferinde daha bir
düşsellik yaratacak. Her yaştan, her milletten binlerce insan, çocuksu bir
sevinçle her biri müthiş bir yaratıcılığın eseri olan maskelerin ve çılgın
makyajların sağladığı tanınmazlığın verdiği rahatlıkla bir bir sokaklarda
salınmaya başlayacak.
Gondolcular “Molo”da bağlı duran gondollarının
üzerindeki örtüleri yavaş yavaş kaldırıyor. Sis iyice dağıldı. Karşı adadaki
San Giorgio Maggiore artık iyice seçiliyor. Palladio’nun eşsiz çizgileri
antik tapınakların ihtişamını yansıtıyor. Küçük ahşap iskelerin üzerinde
modellik yapan, fotoğrafçılara poz verme yarışına giren çarpıcı güzellikte
maskeliler var. Birkaç kare görüntü alabilmek için iskeleler arasında mekik
dokumak gerekiyor.
Deniz hareketlendi. Dalgalar “Molo”nun
basamaklarında bir gidip bir gelirken yağmur çiseliyor hafif hafif. Burası
bir su kenti. Venedikliler için dayanılmaz zorlukları olsa da onlar bunu
aşma yolunda türlü türlü çözüm üretmişler. Uzun ahşap platformlar her daim
hazır bekliyor. Yağmur hızlanınca bunları uç uca ekleyip meydanı baştan başa
suya batmadan yürünebilecek hale getiriyorlar. “Vaporetto”ların biri gidip
biri geliyor karnaval telaşındaki kalabalığı, meraklı meraklı bakınan turist
guruplarını, romantik aşıkları Santa Lucia’dan, Lido’dan, adalardan taşımak
için. Şubatın ürperten ayazı kimselerin umurunda değil. Kostümler ve
maskeler bu inanılmaz Ortaçağ dekorunu tamamlarken, birbirinden şık
beyefendilerin birbirinden hoş hanımefendileri zarif reveranslarla
selamlamaları o günlerin ruhunu bugüne taşıyor. Yüzlerce yıllık saraylarda
düzenlenen balolarda altın varaklı zarif oymalı kadife koltuklar, ağır
sırmalı perdeler, altın yaldızlı porselenler, Burano işi bembeyaz dantel
örtüler, incecik Murano kristali kadehlerle bezeli sofralar ve doyumsuz
Vivaldi ezgileriyle düşsellik doruğa taşınıyor...
Gün geceye dönerken sis bastırıyor yeniden.
Bir köşede, ellerindeki rengarenk ışıklı “yoyo”larla oynayan neşeli gurup
yaz akşamları uçuşan ateş böceklerini anımsatıyor. Az ötede, eline aldığı
fırçası ve rengarenk boyalarla harikalar yaratan bir makyaj ustasının önünde
sabırsızca bekleşenler var. Kimilerini yüzünde güneş açıyor, kimileri
fantastik filmlerin yıldızları gibi. Meydandaki geniş platformda madrigaller
eşliğinde dans eden Venedikli düklerle düşeslerin yanında çılgın
kostümleriyle kendinden geçen yabancılar var. “Salute Venezia” çığlıklarına
“fritelle”lerin mis gibi kokusu karışıyor. Meydana açılan daracık
sokaklardan adeta bir insan seli akıyor. Çevredeki tüm binalar ışıklar
içinde. Ne şubatın dondurucu ayazı ne de günün yorgunluğu bu insanları
engellemiyor. Sabaha kadar sürecek çılgın eğlenceler katılımcılarını
bekliyor. Bu muhteşem Ortaçağ dekorunun harika bir masal kitabının
sayfalarındaki büyüleyici çizimleri hatırlatan sahnesinde yer almak hayal
gibi. Gerçek bir Venedik prensesi edasıyla, kendinden geçmiş kalabalığın
arasına karışıp bu rüyanın tadını çıkarıyorum. Sarı kızıl ışıltılar meydana
bembeyaz bir bulut gibi çöken sisin arasında hoş bir armoni yaratıyor.
Piazetta’yı dolduran kalabalığın arasından
sıyrılıp yeniden “Molo”ya uzanıyorum. Schiavoni rıhtımını boydan boya
kaplayan Venedik’e özgü zarif lambaların ışığı sisin içinde ince bir çizgi
gibi adanın öbür ucuna doğru ilerliyor. Sahildeki tüm iskelelerde bu kez
gece fotoğrafı çekmek isteyen sanatçılarla büyülü bakışlarla edalı tavırlar
sergileyen kostümlü modeller var. İskeleler dışında, görüntü almak için en
rağbet gören yer Sospiri Köprüsü önündeki Paglia Köprüsü. Ama orada yer
kapabilmek hayli güç oluyor.
Havai fişek gösterisi lagünün titrek sularında
kızıldan yeşile, sarıdan mora, liladan turkuvaza dönüşen ışıltılarla
romantik aşıkları bile kuytulardan sahile doğru çekerken, gondollar da suyun
ritmine uyup bir sağa bir sola yalpalayarak dans eder gibi onlara eşlik
ediyorlar.
Bir rüyada mıyım, yoksa gerçek mi tüm bu yaşadıklarım...
aklımdan bir kez daha bu cümleyi tekrarlarken not defterime Venedik’i
anlatan son cümlemi kaydediyorum; Venedik, sihirli bir değnek değmişcesine
yoktan var edildi. Ve gene sihirli bir değnek değmişcesine bir masal kenti
edasıyla büyülü havasını bugün de koruyor. Özellikle de Karnaval
günlerinde...
Emel ALTAN EGE -
12 Ocak
2007 İstanbul -
Venedik’i düşlerken İstanbul’da
Bu makale
Sayın Emel Altan Ege tarafından sitemizde yayınlanması
amacıyla ItalyaOnline.Net'e yollanmıştır.
Kendisine teşekkür ederiz.
|