Toscana bölgesine ismini veren Etrüskler, İtalya'nın ilk önemli
uygarlığıdır. Mezarlarında ortaya çıkarılan freskler, değerli ziynet
eşyaları ve çanak çömleklerden, onların yüksek seviyede sanat ve kültüre
sahip olduğu anlaşılmaktadır. Kullandıkları dil gibi asıl orijinlerinin
hala bir sır olduğu, fakat M.Ö. 9.yy'da Orta İtalya’ya yayıldıkları
bilinmektedir. Etruria bölgesi olarak adlandırılan yerleşim bölgesinde
yaşayan halk tarih boyunca hiç bir zaman bir devlet birliği kuramamış
sadece şehirler konfederasyonunda yaşamışlardır. 3 Etrüsklü ve 2
Tarquinius kralı, Roma şehrini
M.Ö. 616-509 yılları arasında yönetmişlerdir. Ayrıca, Roma şehrinin ilk
kalıcı taş yapılarını, "Servius duvarlarını", idare binalarını, kamu
kuruluşlarını, mahkeme binalarını, binaların ve mezarların duvar
resimlerini, kutsal kanunlarını, senatoyu ve bir orduyu kuran ilk
uygarlık Etrüsklerdir.
Romalılar, 2.000 yıldan fazla süreden beri İtalyalı
olan eski bir halk topluluğudur. Kendilerinin, M.Ö. 753'de Roma şehrini
kuran ikiz kardeşler; Remus (Remo) ile Romulus (Romolo)'un soyundan geldiklerine inanırlar. M.Ö. 510 yılına
kadar süren monarşi donemine kadar güçlü komşuları olan Etrüskler ile
birlikte yaşayan Romalılar, tarihlerindeki ilk Cumhuriyetle tanışırlar.
Sonradan ortaya çıkan halk savaşlarının sonunda, yani M.Ö. 27 yılında
Sezar'ın evlatlık
oğlu Ottaviano
Augustus (Augusto) tarafından İmparatorluk kurulur. Bu
İmparatorluk zamanla, İngiltere dahil olmak uzere Avrupanın büyük bir
bölümünü, Kuzey Afrikayı, Anadolu'nun hemen ardından Hindistan'a kadar
olan büyük bir bölgeyi egemenliği altına alır. Başkentleri
Roma, Tiren Denizi (Mar Tirreno)'ne yaklaşık 30 km uzaklıkta ve
Tiber (Tevere) nehrinin her iki yakasını içine alan bir bölgede
bulunmaktadır. Romalılar, Roma'nın Remus ile Remulus tarafından
kurulduğuna inanırlar.
Roma Cumhuriyeti, bir senato ve genellikle 12 kişilik bir halk
konseyinden oluşmakta idi. Senato, günümüzdeki Millet Meclisinin
görevini üstlenmekle birlikte, Konsey tarafından yılda bir kez seçilen
iki lider tarafından yönetilmekte idi. Senato ve liderlerin görevi hem
kanun çıkarmak, hem de devleti idare etmekti.
Roma Cumhuriyetinin bu özelliği sayesinde ülkenin en becerikli insanları
iktidara getirilerek birbirleri arasında bir rekabet ortamı yaratılmış,
böylece iktidara gelen kişiler hem zamanlarını hem de zenginliklerini
devlet için harcayarak ülkeyi güçlü hale getirmişlerdir. Dolayısı ile,
önce İtalya'daki komşuları, daha sonra da Akdeniz ve Orta Doğu'daki
uygarlıklar üzerinde kendi egemenliklerini kanıtlamışlardır.
Ne yazik ki rekabetin ters etkileri de görülmüş;
Cumhuriyetin ilk yıllarında Patrici ve Plebeiler arasında yaşanan güç
çatışmaları çoğunlukla bir çok insanın ölümü ile sonuçlanmıştır.
Cumhuriyetin son yıllarında ise, Roma'nın topraklarını aşırı bir şekilde
genişletmesi bazı senatörlerin gücüne güç katmıştır. M.Ö. 44 yılında
Sezar
(Giulio Cesare) 'ın kendisini zorla diktatör ilan ettirmesi halk
tarafından korku ile karşılanmış ve kendisini aynı zamanda Kral ilan
etmesinden endişe duyulmuştu. Böylece, Cumhuriyeti korumak isteyen bazı
senatör üyeleri ona suikast düzenlemişler, sonucunda ise halk savası
başlamıştır. En sonunda, Sezar'ın evlatlık oğlu Octaviano savaşı zaferle
sonuçlandırarak kendisini Augustus (Augusto) unvanı ile onurlandırmış ve
Roma İmparatorluğunu kurmuştur. Augustus, M.Ö. 27 ile M.S. 14 yılları
arasında hükümdarlık yapmıştır.
Kartaca (Carthage),
Afrika kıyısında
bulunan güçlü bir ticaret şehri idi. Romalıların
İtalya'yı ele geçirmesinden çok önce, Kartaca'lılar Sicilya, Sardenya,
Kuzey Afrika ve İspanya'yı kontrolleri altında bulundurmakta idiler.
Romalılar, İtalya'yı ele geçirdikten sonra topraklarını daha da
genişletmek için M.Ö. 264 ile M.Ö. 146 yılları arasında Kartaca'lılar
ile bir çok savaş yapmışlardır.
Roma, Kartacalılar ile üç korkunç savaş yapmıştır.
Yaptıkları ilk Pon (Punic) savaşında, gemi yapma sanatını ve
Kartacalıları denizde nasıl yenebileceklerini öğrenmişlerdir. İkinci Pon
savaşında ise Kartaca Generali Hanibal, ordusu ile Alp Dağlarını aşarak
bütün İtalya'yı ele geçirmiştir. Romalılar, hiç vazgeçmeden savaş
üzerine savaş yaparak İtalya'yı geri almış, daha sonra Afrika'ya geçerek
Hanibal'ın ordusunu M.Ö. 202'de Kartaca yakınlarındaki Zama'da yenilgiye
uğratmışlardır.
Romalılar, Hanibal'den o kadar çok korkmuşlardır ki
sonunda Kartaca'yı yıkarak tamamen yok etmeye karar vermişlerdir. M.Ö.
149 ile M.Ö. 146 yılları arasındaki üçüncü Pon savaşlarında Romalılar,
Kartaca şehrini yakarak tamamen tahrip etmişlerdir. Kuzey Afrika,
Romalıların eline geçince de eski kalıntılar üzerine yeni bir şehir
kurarak buraya lejyonlerini yerleştirmişlerdir.
Romalı yazarlar, Kartacalıların çok barbar olduklarını,
hatta çocuklarını tanrılara kurban verdiklerini savunurlar. Fakat, başka
kaynaklar da Kartacalıların uygar ve ticaretçi bir millet olduğunu ve
çok zengin bir kültüre sahip olduğunu bildirmektedir. Romalılarla savaşa
girmelerinin sebebi, her iki tarafında digerinin ne istediğini
bilememesidir. Yine, hem Romalılar hem de Kartacalılar diğerinin
yapabileceklerinden korkmakta idiler. Pon (Punic) savaslarının
sonucunda, Roma, daha önce Kartacalıların elinde bulunan Afrika ve
İspanya'yı topraklarına katmış oldular.
Britanya (İngiltere) Sezar, M.Ö. 55'de Galya bölgesinden
geçirdiği ordusu ile bu adaya saldırı düzenlemesine ragmen başarısızlığa
uğrayarak M.Ö. 54'de geri çekilmiştir. Romalılar, Britanya'yı ancak
İmparator Claudio döneminde M.S. 43'de ele geçirebilmiş ve M.S. 55'de
Londra'ya taşınan başkenti, Colcester şehri olarak seçmişlerdir.
Romalılar, İngilterenin ileri gelenlerine önem vererek Romanın ileri
gelenleri gibi davranmışlar, onlara villalar, kasabalar vererek, zengin
bir Romalının haklarından da yararlandırmışlardır. Böylece, bu kişilerin
halk üzerindeki kontrolünü sağlamlaştırmışlardır.
Romalıların kontrolü altında yaklaşık 350 yıl kalan
Britanya, barış ve huzurlu bir ortamın bulunduğu bir yer olarak,
Romalıların, tatillerini geçirdiği en gözde yerlerden biri haline
gelmiştir.
Roma döneminden kalan en önemli anıtların başında; Roma
İmparatorluğunun Kuzey sınırlarının belirlenmesi amacı ile Adriano
(Hadrianus)'nun emri ile ve üç Romalı lejyön tarafından inşa edilen ve
uzunluğu 79 mil olan Adriano Surları ve Hamamları gelir.
M.S. 410'da Saksonlara karşı yapılacak savaş için yardım
isteyen Romalı İngilizler, başka yerlerde çok meşgul olduğu için Roma
İmparatoru Honorius (Onorio)'dan " Kendi savunmanızı kendiniz yapın "
cevabını alırlar. Bu durum, Romalıların İngilizler üzerindeki
himayesinin sonu olur.
Asia Minore (Küçük Asya), Türkiye'nin sahip oldugu topraklara eski
dönemlerde verilen isimdir. Roma'nın Cumhuriyet ile yönetildiği
dönemlerde, Büyük İskenderin Generalleri tarafından yönetilen Küçük
Asya'nın Batı bölgesi M.Ö.
133 yılında Bergama Kralı III. Attalos'un vasiyeti ile, Doğu bölümü ise
Antiochus'a karşı yapılan küçük bir savaş sonucu Romalılara katılmıştır.
Anadolu'da barış ve huzur içinde yaşayan Romalılar, M.Ö.
88'de Pontus Kralı Mithridates tarafından Küçük Asya'dan dışarı
çıkarılmak istenmiştir. Bu dönemde yaklaşık 40.000 Roma askeri
öldürülmesine rağmen, Romalılar M.Ö. 63'de Mithridates'i yenmeyi
başarmışlardır. Yenilgiye dayanamayan Mithrades, çok küçük yaşdan beri
vücudunu zehire karşı alıştırdığından, kendi kılıcını vucuduna sokarak
intahar etmiştir.
Yunanistan (Grecia) Uygarlığın babası olarak gördüklerinden
Yunanlılara karşı büyük saygı duyuyorlardı. Onların mimarisi ve
tanrıları gibi bir çok şeylerini kopya etmişlerdir. Fakat bu kopya
edilenler, Roma geleneklerine geliştirilerek uygulanmıştır.
Romalılar, Yunanlılarla ilk olarak Güney İtalya'daki
şehirlerde ilişki kurmuşlardır. Bu şehirlerin bazıları Romalılardan
korunma isteğinde bulunmuşlar, diğerleri ise Batı Yunanistan'da bulunan
Epirus'lu Pyrrhus'dan yardım beklemişlerdir. M.Ö. 280'de Pyrrhus, sahip
oldugu filler sayesinde İtalya'yı işgal etmesine ragmen, Romalılar,
direnmeyi bırakmamışlar. Phrrhus, Romalılarla yaptığı savaşlarda çoğu
askerini kaybettiği için kazandığı savaşlar kendisine çok pahalıya mal
olmuştur. Dolayısı ile, İtalya'dan çekilmek zorunda kalmıştır.
Bu dönemlerde yunanlılar, Makedonyalıların kontrolu
altında yaşamakta idiler. Fakat, Roma Generali Flaminio,
Makedonyalılarla M.Ö. 196'da yaptığı savaşı kazanarak Yunanistan'ın
özgür bırakılmasını beyan etmiştir. Yunanlıları özgür bırakarak, Romalı
generallerin hiç birisinin daha önce yapmamış olduğu bir şey yapmış ve
ülkedeki önemini artıracağını düşünmüştür. Fakat, durum böyle
olmamıştır.
Romalılar, kendilerinin özgür bırakılmasından memnun
kaldıklarını düşündükleri Yunalılar, hiç doğru olmadığı halde bir çok
şey için, sanki hala vergi verdiklerini savunarak Romalılardan sürekli
şikayetçi olmuşlardır. Sonunda Romalıların sabrı taşmış ve Yunanlılara
bir ders vermeye karar vermişler. M.Ö. 146 yılında Corinth'e giren
Romalılar diğer şehirlere örnek olması için, tüm şehri yakıp yıkmışlar,
geriye kalan tüm Yunan şehirleri ise Roma'ya teslim olduklarını beyan
etmişler. Böylece, yunanlılar, küçük bir parça da olsa ellerindeki
özgürlüklerini kaybetmislerdir.
Galya (Gallia), Bugünkü Fransa topraklarına Roma döneminde
verilen isimdir. Gallia (İngilizce; Gauls), Romalıların, Roma'nın
Kuzeyinde yaşayan barbar kavimlar için kullandıkları bir terimdir. Eski
Roma Cumhuriyeti döneminde, Kuzey İtalya'da yaşayan insanlar da aynı
isimle anılmakta idi. Fakat, Galyalılar, her biri farklı lider ve
geleneklere sahip çok sayıda kavimlerden oluşmakta idi.
M.Ö. 387'de Galyalılar, Romaya saldırı düzenlemişlerdir.
Efsaneye göre; Galyalılar, bir gece sessiz sedasız Capitoline tepelerine
(Kampidolyo) kadar gelirler. Fakat, tapınakda bulunan kazlar
Galyalıların yaklaştıklarını duyarak ve kaçışarak kaz seslerini çıkartırlar. Kaz seslerini
duyan Roma'lılar, tehlikenin farkına varırlar ve şehirlerini Galyalılara
karşı savunurlar. Şehir, Galyalılardan kurtarıldıktan sonra da kaz
kutsal bir hayvan olarak ilan edilir.
M.Ö. 59 yılında Sezar, Galya'ya bir sefer düzenleyerek on
yıl içerisinde bütün Galya kavimlarini kontrolü altına alır. Sezar,
"Galya Savaşları" adında bir günlük yazmıştır. Elbette, günlüğü yazarken
kendisi hakkında hep övücü şeyler yazmayı ihmal etmemiştir.
Mısır (Egitto) Roma Cumhuriyeti döneminde
Mısır, Büyük İskender'in Generallerinden birisi olan Ptolemeo tarafından
yönetilmekte idi. Ptolemeo,
Büyük İskender öldükten sonra onun vücudunu Mısır'a kaçırmıs, daha sonra
da İskenderiye şehrinde onun adına büyük bir mezar inşa ettirmiştir.
Roma Cumhuriyeti döneminde oldukça ekonomik bakımdan zayıflamış olan
Ptolemeo, M.Ö. 168'de Küçük Asya'daki Krallara karşı Roma'dan yardım
istemiştir.
Bir Roma elçisi, Küçük Asya Kralı ile Mısır sınırında buluştuklarında,
elindeki bir değnek ile kumun üzerine bir çizgi çizer ve "Bu çizgiyi
geçecek olursan, Roma seninle savaşa girer" der. Kral, korkarak ordusunu
geri çeker.
Bu olaydan sonra Mısır, Roma'nın koruması altına
girmesine ragmen, Octaviano'nun M.Ö. 31 yılında lejyönlerini
göndermesine kadar Roma topraklarına katılmaz. İmparator olup Augustus
ünvanını alan Octaviano, hiç bir Roma senatörünün burayı kontrol
etmesine izin vermeyerek, Mısır'ı İmparatorluk memurları aracılığı ile
idare etmiştir. Bunun en önemli nedeni ise Mısır'da üretilen buğdayın
Roma'yı beslemesidir.
Roma da imparatorluk kurulmadan çok zaman önce de imparatorlar
vardı; Romalı halk seçtiği liderlerin savaşlar kazanmasını, dolayısı ile
Roma'nın topraklarını genişleterek gücünü artırmasını istemekte idiler.
M.Ö. 264'de tüm İtalya'yı ele geçiren Roma, Akdenizde bulunan diger
güçlerle ticaret yapmaya başlamıştır. Daha sonra, Afrika'da bulunan
Kartacalılarla bir çok savaş yapan Roma, bu ülkeyi de ele geçirerek
İmparatorluğunun sınırlarını Akdenizin ötesine taşımıştır.
Sezar döneminde Roma, Doğuda Küçük Asya (Anadolu), Batıda
Galya'yı da topraklarına katmıştır. Böylece, M.Ö. 27 'de Augustus
kendisini İmparator ilan ettiğinde Roma İmparatorluğu oldukça
genişlemişti. Augustus, bir yandan askeri bir diktatörluk yaratmış,
diger yandan Cumhuriyeti muhafaza etme yoluna gitmiştir. Dolayısı ile,
bir İmparator olarak ordunun kontrolünü elinde bulundurduğundan halka
istediklerini kolaylıkla yaptırmıştır. İmparatorluğu şehirlere ve
lejyönlere ayırarak idaresine güvendiği insanları getirmiştir.
Generallerinden birisi olan Varus'un, M.S. 9'da, üç
lejyonunun, Almanya ormanlarındaki bir karşı grup tarafından tuzağa
düşürülerek yok edilmesine kadar Roma, topraklarını genişletmeyi
sürdürmüştür. Bu olaydan sonra, artık İmparatorluğun topraklarını
genişletmemesini söylemesine rağmen, İmparatorların ünlü olmasının
yaptıkları savaş ve zaferlere göre orantılı olduğunu savunan Claudio ve
Traiano gibi sonraki İmparatorlar ülkenin genişlemesini sürdürmüşlerdir.
Dolayısıyla, İmparator Adriano (Hadrianus) dönemine gelindiğinde ülkenin
sınırları çok aşırı genişlediğinden, artık bu işe bir nokta koymanın
zamanı geldiğini düşünen İmparator Adriano, ülke sınırlarına son şekli
vermek amacı ile surlar ve anıtsal kapılar yaptırmıştır.
Yaklaşık 500 yıllık bir ömür süren Roma İmparatorluğu, kendilerini
Romalı yapmak isteyen barbarlar tarafından yıkılmıştır.
|